Toplumsal Cinsiyet Rolleri

 Toplumsal Cinsiyet Rolleri



Her toplumda bir kadından ve erkekten kadın ve erkek olması dolayısıyla beklenen davranışlar vardır. Biyolojik farklılıkların kültürel öğelerle çevrelendiği ve doğduğumuz andan itibaren biyolojik olarak kadın ve erkek olarak tespit edilmiş durumdayızdır ve bize neleri yapabileceğimiz neleri yapamayacağımız sürekli olarak direktiflerle bildirilir. Biz bu bilgi huzmelerini bünyemizde işler ve süreç içerisinde bizden beklenen rollere uyum sağlarız. Toplum bizim bu rolleri benimseyişimizle orantılı olarak kadın ve erkeklik rollerimizdeki başarımızı değerlendirir. Kadınlık ve erkeklik algımızı hayat boyu denetlediğimiz bir mekanizmanın içinde yaşarız. Bu belirlenmiş roller "toplumsal cinsiyet rolleri" olarak adlandırılır.

1.         Feminenlik(kadınlık)


Feminenlik nasıl oluşur? Hangi davranışları yapınca feminen oluyoruz ve çekicilik kazanıyoruz. Var mı bunun bir kılavuzu?  Olmaz olur mu? Doğduğumuz andan itibaren çevremizde buna dair binlerce işaret dolaşıyor, gözlerimize, kulaklarımıza değiyor, çoğu zamanda kalp kapakçığımızdan geçip kalbimizin orta yerindeki sarsılmaz tahtına yerleşiyor, varlığımızın ve kişiliğimizin ayrılmaz parçası oluyor. Ayşe’nin,  Fatma’nın, Mehmet’in, Alinin içini kaplıyor. Binlerce isimde vücut buluyor. Bebeklerle oynarken anne olmayı istemeyi, özlemle o günü beklemeyi, evcilik oynarken gelecekteki ailemize yemek yapmayı, ev işlerini, bakımı vermeyi benimsiyor, bunları yapacağımız aileyi kurmak için gelinlik giydiğimiz muhteşem düğünleri hayal ediyor, kibar ve narin olmayı, duygusal ve sevgi dolu olmayı öğreniyoruz. Kırılgan ve nazlı olmamızda da hiçbir beis yok. İtaatkâr olmamız, yeteneklerimizi belli alanlara yöneltmemiz ve belli alanlardan uzak durmamız beklenir. Yürüyüşümüze, konuşmamıza, oturup kalkışımıza dair her gün yapılan uyarılarla bacak açıp oturmanın bir kıza yakışmayacağını, çok büyük kahkahaların da hakkımız olmadığını öğreniyoruz. Ezcümle öğrenilecekler bitmek bilmezken biz yetişkin oluncaya kadar bu dersleri ezber ediyor, günü gelince de beceriklice uyguluyoruz. Sonra ne mi oluyor tüm bu öğrenmeler bizim doğamız oluyor ve bunca yükü yüklemenin ihalesi doğa anaya kalıyor. Gözümüz aydın olsun.

2.      Maskülenlik(erkeklik)



Maskülenlik deyince aklımızdan neler geçiyor? Toplum denen hayatımızı yönlendirme uzmanı erkekleri de es geçmiyor, onu da muntazaman hayata, idealindeki hayata hazırlıyor. Doğdunuz, dünya geldiniz. Sizin de gözünüz aydın. Muhteşem bir erkek olmak için hazırlıklar başladı. Kamyonlarınız var, arabalarınız var, bakkalcılık, doktorculuk oynuyorsunuz, evcilik oynuyorsunuz. Baba rolü nasıl da güçlü ve heybetli. Sevdiniz bu rolü. Ama ne kadar zor olduğunun farkında değilsiniz. Hep güçlü ve kudretli olmanız beklenecek, gözyaşlarınızı saklamanız, korkmaktan utanmanız, şartlar ne olursa olsun ailenin geçimini sağlamanız beklenecek. Atılgan ve girişken olmalı, lider ruhlu ve zor durumlarda, kriz anlarında soğukkanlı ve sakin olmalı, rekabetçi olmalı, kritik kararları kolayca alabilmeli, mantıklı ve nesnel davranmalı kolay etkilenmemeli, duygularınızı gizleyebilmeli, yetenekli ve becerikli olmalı, kırılgan olmamalısınız. Biti sandıysanız yanıldınız, dahası var; dış dünyanın geçmişte vahşi, şimdi başka açılardan vahşi koşullarında dimdik ayakta kalmanız, savaşta cephede olmanız, hayattaki mücadelenin yanına bir de askerlik eklemeniz lazım. Her gücün bir bedeli var.

3.     Kalıp yargılar


Kadın olmaya ve erkek olmaya dair bazı kalıp yargılarla bireysel özelliklerimizi bastırarak kadın ve erkek olmanın gereklerini yerine getirmemizi bekler toplum. Kadınlar duygusal, sevecen, nazik yapılıdır, anaçtır, zayıftır gibi tabirler tüm kadınların ortak paydası olarak algılanır.  Gerçi ataerkil toplumun paternleri gereği ataerkil düzene zeval getirmediği sürece erkek gibi kadın deyimi bir kadını onore edebilirken tersinin de(kadın gibi erkek) tersi bir etki yarattığını görebiliriz.  Erkeğin de sosyalizasyon sürecinde benimsemesi gereken bazı kalıplar, kalıp yargılar vardır. Güçlü olması, atılgan ve girişken olması, cesur olması, ağlamaması, duygusal olmaması gibi. Gerçek hayatta her iki cinsin bu özellikleri yüzde yüz barındırması ve yansıtması mümkün olmaz. Toplum tarafından sınandığı durumlarla karşı karşı kalabilirler kadınlar da erkekler de. Bu sınanma, toplumun küçük bir paydasını oluşturan diğer cinsiyet yönelimleri için hayatının tehlikeye gireceği durumlarla bile karşılaşmasına neden olabilir. Nasıl kadın, nasıl erkek olacağımızı belirleyen toplumsal normlar, kalıp yargıları oluşturur. Böylece kalıp yargılarla inşa edilen kadınlık ve erkekliklerimizle hayatımız boyunca koyu koyuna oluruz tüm can alıcı etkileriyle birlikte.

4.      Cinsiyetlendirme


Bahsettiğimiz kalıp yargılar sayesinde biz biyolojik farklılıklarımızın yanında bonus olarak aldığımız diğer kadınlık ve erkeklik özellikleriyle bir cinsiyetle müjdelenmişizdir artık. Üzerimize yapışan, hatta içimizde filizlenip kök salan bu kalıp yargılar, benliğimizin ayrılmaz parçaları olarak bizim bedenimiz üzerinde var olurken, biz cinsiyetlendirilme süreciyle kadın ve erkek olarak arzı endam ederiz. Toplum bunun dışındaki şekillerle arzı endam etmemizi de pek çok toplumsal baskı yöntemiyle engellemek için tasarlanmış yöntemlerle karşımıza dikilir.

5.      Atfedilen roller

Cinsiyetlendirilmiş kadın ve erkeğe kalıp yargılarla atanan özellikler cinsiyetlendirme süreciyle birlikte artık bize önemli roller biçmiştir. Bu şekilde kadın ve erkek olarak yapmamız gerekenler bir liste olarak hem toplumsal kodlarda hem de ruhlarımızda yerini almıştır. Bu atanan roller sayesinde nerede ne yapacağımızı, hangi duruma nasıl tepki vereceğimizi öğrenmişizdir.

6.      Hegemonya

Hayırlı uğurlu olsun. Toplumsal süreçlerle adım adım inşa edilen bu kadınlık ve erkeklik rolleriyle toplum; hegemonyasını topla tüfekle savunmak yerine bu görevi biz kadınlara ve erkeklere devretmiştir. Kadın ve erkek olarak elimize verilen bu muhteşem enstrümanla toplumun devamına güzide katkılarda bulunacağız. Çocuklar yetiştireceğiz. Yani kadınlık ve erkeklik rollerini yerine getirebilecek yeni insanlar üreteceğiz sonsuzluğa uzanmak için. Haydi kolay gelsin.

7.      Cinsiyet eşitliği


Kolay gelsin dedim ama unutmayalım hiçbir hegemonya sonsuza kadar hiç değişmeden kalamaz. Tam da bu noktada bahsedeceğimiz kavram "toplumsal cinsiyet eşitliği" ya da kısaca "cinsiyet eşitliğidir". Kadınların geleneksel rolleri pek çok kez değişimden geçti. İnsanların avcı toplayıcı topluluklar olarak yaşadığı dönemlerde roller açık ve netti. Kadınlar çocuk bakımını üstleniyor, toplayıcılık yaparak besin buluyor, ev işlerini yapıyordu. Erkek ise ava gidiyor, kimi zaman eli boş dönüyor kimi zaman da avladığı hayvanı getiriyordu. Kadının çocuk yapabilmesi ve besin toplaması topluluğun devamı için kadına kilit bir rol veriyor ve anaerkil bir dönem yaşanıyordu. Kadının toplumda güçlü olduğu dönemdi bu. Ama bir süre sonra işler değişti, insanlar, ekip biçmeyi öğrendi, muhtemeldir ki toplayıcılık yapan kadının rolü ekip biçmeyi keşfetmekte erkekten fazlaydı, ekip biçmeyi öğrenen insan hasattan sonra biriktirmeyi ve mal mülk sahibi olarak da yeni bir düzeni başlattı. Erkek fiziksel gücüyle tarımsal üretimde ön planı çıkmayı başardı. Güç beraberin de iktidarı da getirdi. Yapılan birikimin sonraki nesle aktarılması ataerkil aile yapısının önünü açtı. Hala sürmekte olan ataerkil dönem böylece başladı. ( Anaerkil bir dönemin varlığı bilimsel olarak kanıtlanmadı, bulgulardan yola çıkılarak yapılan yorumlamalar olduğunu belirtelim.)Sanayi devrimine kadar erkeğin bu konumundan şikâyet etmek kadınların aklından geçmiyordu, onlar da ataerkil düzenin koruyucusu ve üreticisi olmaya gönüllüydü, zor doğa koşullarında hayatta kalmanın garantisiydi belki de bu düzen. Sanayi devrimi olduğunda kadınlar için bir şeyler değişmeye başladı. Artık, o sadece çocuk bakan ve ev işlerinden sorumlu biri değildi. Eşi gibi fabrikada çalışan ve para kazanan biriydi. Ancak bu onun işini kolaylaştırmıyordu. Eski rolleri devam ederken çalışma hayatına da devam ediyor, erkeklerden daha az maaş alıyor, erkeklerden daha çok yoruluyordu. Eşitlik talepleri boy göstermeye başladı. Feminizm akımı artık kadınlar için hak arayışının temsilcisiydi. Kadınlar çalışma hayatında erkeklerle eşit olmak istiyorlar, ev işlerinde ve çocuk bakımında erkeklerin de sorumluk almasını bekliyorlardı. Eşitlik arayışı sadece kadın ve erkeğin eşitliği bağlamında değil, toplumda LBGTQ bireylerin de varlığının kabul edilmesi ve eşit haklara sahip olması bağlamında değerlendirildi. Eşitlik arayışı sanayi devrimiyle başlayıp günümüze kadar devam etti ve ediyor.

8.      Cinsiyet eşitsizliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinden ve öneminden bahsederken aslında bir durumdan yola çıkmış oluyoruz ki o da; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğu gerçeğinin kabulünün ilk adımı oluşturması.  Kadınların ve erkeklerin sahip olduğu roller gereği eşit şekilde yaşamadıklarını buraya kadar görmüş olduk. "Cinsiyet eşitsizliği" kavramı; hem kadın erkek eşitsizliğini hem de LBGTQ bireylerin kadın ve erkeklerle eşit olmadığı gerçeğini dile getiriyor. Sanayi devriminden bu yana verilen mücadelelerle hukuk önünde birçok ülkede eşitlik kavramı kabul görmüş olsa da sosyal hayatta bu eşitliğin yeterli düzeyde sağlanamadığını görüyoruz.

9.      Androjeni

Geleneksel kadın erkek rollerini reddederek kadınların ve erkeklerin ortak özellikler gösterebileceğini ve ortak roller üstlenebileceğini kabul eder "androjeni" kavramı. Kadın ve erkek rollerinin sosyal süreçlerde oluştuğunu ve öğrenildiğini dayanak noktası olarak kabul eden bu kavram; kadınların ve erkeklerin olumlu özelliklerini bir araya getiren olumlu bir rol birleşimidir aslında. Kadınlar da erkekler gibi yönetici olabilir, evi geçindirebilir, erkekler de kadın gibi çocuk bakabilir. Kadınlar sağduyulu ve soğukkanlı olabilir, erkekler de sevgi dolu ve hassas olabilir. Her iki cinsin de ortak rolleri sütlendiği bir yapının daha eşitlikçi olacağını savunur ki ben kendi adıma bu kavramı sevdim ve benimsedim. Öznel duygularımın dışında da mantıklı buldum.

Toplumsal ilerlemenin ve mutlu bireylerden oluşan bir toplum olabilmenin ön koşulu olan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için bu maddeleri elimine edecek uygulamaların yapılması şart. Bu uygulamalar nasıl yapılabilir, uygulama adımları nelerdir? Bu soruların cevaplarını da başka bir makalede sizlerle paylaşmayı umuyorum.

 

Kaynak

Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Ataerkillik ve İktidar İlişkileri -Ayla Korkmaz , Mürüvet Başer

Kadınların Toplumsal Cinsiyet Rolleri Çerçevesinde Aile İçi Yaşamı Algılama Biçimleri * Karabük Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölümü Öğretim Üyesi ggunay@karabuk.edu.tr ** Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Aile ve Tüketici Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi obener@hacettepe.edu.tr Gülay GÜNAY* Özgün BENER**

TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ VE SİYASAL TUTUMLAR: SOSYAL PSİKOLOJİK BİR DEĞERLENDİRME Özgür Güldü Yrd. Doç. Dr. Müge Ersoy-Kart Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Milli Piyango Öğrenci Evi Müdürü Siyasal Bilgiler Fakültesi

https://www.skdturkiye.org/esit-adimlar/guncel/dunyada-kadinlarin-k

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya ve Romantik İlişkiler

Aşk Nedir?

Şiddet Nedir?